Amanda-Users

Allahin varliginin ilmi ispati

2003-07-16 09:55:37
Subject: Allahin varliginin ilmi ispati
From: "READER" <boylebiradresyok AT yahoo DOT com>
To: undisclosed-recipients:;
Date: Wed, 16 Jul 2003 16:42:22 +0300
Not: Bilinmeyen kelimelerin anlamlari asagidadir.
Cevabinizi  misafiriz AT yahoo DOT com adresine gonderiniz.

ALTINCI MESELE

Risale-i Nur'un çok yerlerinde izahi ve kat'î hadsiz hüccetleri bulunan iman-i 
billâh rüknünün binler küllî burhanlarindan birtek burhana kisaca bir isarettir.

Kastamonu'da lise talebelerinden bir kismi yanima geldiler. "Bize Hâlikimizi 
tanittir; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar" dediler.

Ben dedim:

Sizin okudugunuz fenlerden her fen, kendi lisan-i mahsusuyla mütemadiyen 
Allah'tan bahsedip Hâliki tanittiriyorlar. Muallimleri degil, onlari dinleyiniz.

Meselâ, nasil ki mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda harika ve hassas 
mizanlarla alinmis hayattar macunlar ve tiryaklar var; süphesiz gayet maharetli 
ve kimyager ve hakîm bir eczaciyi gösterir.

Öyle de, küre-i arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çesit nebatat ve 
hayvanat kavanozlarindaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle bu çarsidaki 
eczahaneden ne derece ziyade mükemmel ve büyük olmasi nisbetinde, okudugunuz 
fenn-i tib mikyasiyla, küre-i arz eczahane-i kübrasinin eczacisi olan Hakîm-i 
Zülcelâli, hatta kör gözlere de gösterir, tanittirir.

Hem, meselâ, nasil bir harika fabrika ki, binler çesit çesit kumaslari basit 
bir maddeden dokuyor; seksiz, bir fabrikatörü ve maharetli bir makinisti 
tanittirir.

Öyle de, küre-i arz denilen yüz binler basli, her basinda yüz binler mükemmel 
fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbâniye ne derece bu insan fabrikasindan 
büyükse, mükemmelse, o derecede, okudugunuz fenn-i makine mikyasiyla, küre-i 
arzin Ustasini ve Sahibini bildirir ve tanittirir.

Hem meselâ, nasil ki, gayet mükemmel bin bir çesit erzak etrafindan celb edip 
içinde muntazaman istif ve ihzar edilmis depo ve iase ambari ve dükkân seksiz, 
bir fevkalâde iase ve erzak mâlikini ve sahibini ve memurunu bildirir.

Öyle de, bir senede yirmi dört bin senelik bir dairede muntazaman seyahat eden 
ve yüz binler ve ayri ayri erzak isteyen taifeleri içine alan ve seyahatiyle 
mevsimlere ugrayip, bahari bir büyük vagon gibi, binler ayri ayri taamlarla 
doldurarak, kista erzaki tükenen biçare zîhayatlara getiren ve küre-i arz 
denilen bu Rahmânî iase ambari ve bu sefine-i Sübhâniye ve bin bir çesit 
cihazati ve mallari ve konserve paketleri tasiyan bu depo ve dükkân-i Rabbânî, 
ne derece o fabrikadan büyük ve mükemmel ise, okudugunuz veya okuyacaginiz 
fenn-i iase mikyasiyla, o kat'iyette ve o derecede küre-i arz deposunun 
Sahibini, Mutasarrifini, Müdebbirini bildirir, tanittirir, sevdirir.

Hem nasil ki dört yüz bin millet içinde bulunan ve her milletin istedigi erzaki 
ayri ve istimal ettigi silâhi ayri ve giydigi elbisesi ayri ve talimati ayri ve 
terhisati ayri olan bir ordunun mucizekâr bir kumandani, tek basiyla bütün o 
ayri ayri milletlerin ayri ayri erzaklarin ve çesit çesit eslihalarini ve 
elbiselerini ve cihazatlarini, hiçbirini unutmayarak ve sasirmayarak verdigi o 
acip ordu ve ordugâh, süphesiz, bedahetle o harika kumandani gösterir, 
takdirkârâne sevdirir.

Aynen öyle de, zemin yüzünün ordugâhinda ve her baharda yeniden silâh altina 
alinmis bir yeni ordu-yu Sübhânîde nebatat ve hayvanat milletlerinden dört yüz 
bin nev'in çesit çesit elbise, erzak, esliha, talim, terhisleri gayet mükemmel 
ve muntazam ve hiçbirini unutmayarak ve sasirmayarak, birtek kumandan-i âzam 
tarafindan verilen küre-i arzin bahar ordugâhi, ne derece mezkûr insan ordu ve 
ordugâhindan büyük ve mükemmel ise, sizin okuyacaginiz fenn-i askerî mikyasiyla 
dikkatli ve akli basinda olanlara o derece küre-i arzin Hâkimini ve Rabbini ve 
Müdebbirini ve Kumandan-i Akdesini hayretler ve takdislerle bildirir ve tahmid 
ve tesbihle sevdirir.

Hem nasilki bir harika sehirde milyonlar elektrik lâmbalari hareket ederek her 
yeri gezerler. Yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbalari ve 
fabrikasi, seksiz, bedahetle elektrigi idare eden ve seyyar lâmbalari yapan ve 
fabrikayi kuran ve istial maddelerini getiren bir mucizekâr ustayi ve fevkalâde 
kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanittirir, yasasinlar ile 
sevdirir.

Aynen öyle de, bu âlem sehrinde, dünya sarayinin damindaki yildiz lâmbalari, 
bir kismi-kozmografyanin dedigine bakilsa-küre-i arzdan bin defa büyük ve top 
güllesinden yetmis defa sür'atli hareket ettikleri halde, intizamini bozmuyor, 
birbirine çarpmiyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. Okudugunuz 
kozmografyanin dedigine göre, küre-i arzdan bir milyon defadan ziyade büyük ve 
bir milyon seneden ziyade yasayan ve bir misafirhane-i Rahmâniyede bir lâmba ve 
soba olan günesimizin yanmasinin devami için, her gün küre-i arzin denizleri 
kadar gazyagi ve daglari kadar kömür veya bin arz kadar odun yiginlari lâzimdir 
ki sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yildizlari gazyagsiz, odunsuz, kömürsüz 
yandiran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptirmayan 
bir nihayetsiz kudreti ve saltanati, isik parmaklariyla gösteren bu kâinat 
sehr-i muhtesemindeki dünya sarayinin elektrik lâmbalari ve idareleri ne derece 
o misâlden daha büyük, daha mükemmeldir; o derecede, siz!
 in okudugunuz veya okuyacaginiz, fenn-i elektrik mikyasiyla, bu mesher-i 
âzam-i kâinatin Sultanini, Münevvirini, Müdebbirini, Sâniini, o nuranî 
yildizlari sahit göstererek tanittirir, tesbihatla, takdisatla sevdirir, 
perestis ettirir.

Hem meselâ, nasil ki bir kitap bulunsa ki, bir satirinda bir kitap ince 
yazilmis ve herbir kelimesinde ince kalemle bir sûre-i Kur'âniye yazilmis. 
Gayet mânidar ve bütün meseleleri birbirini teyid eder ve kâtibini ve 
müellifini fevkalâde maharetli ve iktidarli gösteren bir acîp mecmua, seksiz, 
gündüz gibi kâtip ve musannifini kemâlâtiyla, hünerleriyle bildirir, 
tanittirir. Mâsâallah, bârekâllah cümleleriyle takdir ettirir.

Aynen öylede, bu kâinat kitab-i kebîri ki, birtek sayfasi olan zemin yüzünde ve 
birtek formasi olan baharda, üçyüz bin ayri ayri kitaplar hükmündeki üç yüz bin 
nebatî ve hayvanî taifeleri beraber, birbiri içinde, yanlissiz, hatasiz, 
karistirmayarak, sasirmayarak, mükemmel, muntazam ve bazan agaç gibi bir 
kelimede bir kasideyi ve çekirdek gibi bir noktada bir kitabin tamam bir 
fihristesini yazan bir kalem isledigini gözümüzle gördügümüz bu nihayetsiz 
mânidar ve her kelimesinde çok hikmetler bulunan su mecmua-i kâinat ve bu 
mücessem Kur'ân-i ekber-i âlem, mezkûr misaldeki kitaptan ne derece büyük ve 
mükemmel ve mânidar ise, o derecede-sizin okudugunuz fenn-i hikmetü'l-esya ve 
mektepte bilfiil mübaseret ettiginiz fenn-i kiraat ve fenn-i kitabet genis 
mikyaslariyla ve dürbün gözleriyle-bu kitab-i kâinatin Nakkasini, Kâtibini 
hadsiz kemâlâtiyla tanittirir, Allahu Ekber cümlesiyle bildirir, Sübhânallah 
takdisiyle tarif eder, Elhamdülillâh senâlariyla sevdirir.

Iste bu fenlere kiyasen, yüzer fünûndan her bir fen, genis mikyasiyla ve hususi 
aynasiyla ve dürbünlü gözüyle ve ibretli nazariyla bu kâinatin Hâlik-i 
Zülcelâlini esmâsiyla bildirir, sifâtini, kemâlâtini tanittirir.

Iste bu muhtesem ve parlak bir burhan-i vahdaniyet olan mezkûr hücceti ders 
vermek içindir ki, Kur'ân-i Mucizü'l-Beyan çok tekrarla, en ziyade âyetleriyle 
Hàlikimizi bize tanittiriyor, diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi 
tamamiyla kabul edip tasdik ederek "Hadsiz sükür olsun Rabbimize ki, tam kudsî 
ve ayn-i hakikat bir ders aldik. Allah senden razi olsun" dediler.

Ben de dedim:

Insan binler çesit elemlerle müteellim ve binler nev'î lezzetlerle mütelezziz 
olacak bir zîhayat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddî-mânevî 
düsmanlari ve nihayetsiz fakriyla beraber hadsiz zâhirî ve bâtinî ihtiyaçlari 
bulunan ve mütemadiyen zeval ve firak tokatlarini yiyen bir biçare mahlûk iken, 
birden iman ve ubudiyetle böyle bir Padisah-i Zülcelâle intisap edip bütün 
düsmanlarina karsi bir nokta-i istinat ve bütün hâcâtina medar bir nokta-i 
istimdat bularak, herkes mensup oldugu efendisinin serefiyle, makamiyla iftihar 
ettigi gibi, o da böyle nihayetsiz Kadîr ve Rahîm bir Padisaha iman ile intisap 
etse ve ubudiyetle hizmetine girse ve ecelin idam ilânini kendi hakkinda terhis 
tezkeresine çevirse ne kadar memnun ve minnettar ve ne kadar mütesekkirâne 
iftihar edebilir, kiyas ediniz.



Kelimelerin Anlamlari:
burhan: huccet: delil
imani billah : Allaha iman
Halik: Yaratici
Lisani mahsusuyla: kendine ait diliyle
mutemadiyen: devamli olarak
kurei arz: dunya
nebatat : bitkiler
mizan: olcu
zihayat: canli
sek : suphe
seyyar: gezen
mikyas : olcu, kiyas
celb: cekmek
ihzar edilmis: hazirlanmis
istimal : kullanmak
sefine: gemi
taam: yiyecek
cihazat: cihazlar
mezkur: sozu gecen [bahsi gecen]
manidar: manali
nebati: bitkisel
muteellim: uzuntulu
mutelezziz: lezzet duyan
elem : aci
kitabi kebir: buyuk kitap
burhani vahdaniyyet: birlik teklik delili
nakkas : nakislayan
fenni kiraat: okuma ilmi
mensup : intisap eden, baglanan
nihayetsiz: sonsuz
aciz: gucu almayan
ubudiyet: kulluk




<Prev in Thread] Current Thread [Next in Thread>
  • Allahin varliginin ilmi ispati, READER <=